Çocukları etiketlemek onların kişilik gelişimini olumsuz etkiler.
Çocuklar uykusuz, hasta, yorgunsa "huysuz "
Dediklerimizi yapmaz, istediğinde de ısrar ederse " aksi "
Meraklı, araştırmacı ise " yaramaz "
Kıpır kıpır yerinde duramayan bir enerjisi varsa " hiperaktif "
Bir de çevrenin etiketlemesi ile oluşan bir kavram var ki evlere şenlik " annesini eziyet eden çocuk "
Çocukları etiketlemek daha çok onların olumsuz özelliklerini vurgulamak için kullanılır.
Aile veya çevre etiketleme yaparken çocuğun bulunduğu safı belirlediğini düşünür.
Huysuzgillerden, aksigillerden, hiperaktifgillerden …
Ve bunu yaparken de söylediğinin doğru olduğunu argümanlarıyla ispat etmeyi de ihmal etmez. Bunun dedesi de böyleydi, babası da küçükken hep böyle yapardı. Hatta oğlan çocuğunun davranışları dayıdan kız çocuğunun davranışları da haladan miras kalmıştır.
Bazı dönemsel özellikler bile kişilik özelliği gibi algılanır. İki yaş sendromu bunun en güzel örneğidir.
1,5-2 yaş dönemi çocukların vücudunu tanıyıp etrafındaki dünyayı keşfetmeye başladığı dönemdir. Merak duygusu onu sürekli hareket halinde tutar. Bu dönemdeki çocuğa çok ‘’inatçı’’ dediğini yaptırmadan vazgeçmiyor demek haksızlık olabilir. Bu yaş dönemindeki çocuklara "hayır" deyip konuyu kapattırmaya çalışmak yerine "dur, bekle" diyerek ne istediğini anlamaya çalışmak olayların mutlu sonla bitmesine yardımcı olabilir.
Hayır iletişimin bittiği ve istenilen şeyin yapılmayacağı anlamına gelir, daha katı ve sert bir ifadeyle ağızdan çıkar.
Dur bekle ise senin için uygunsa yapabiliriz anlamı taşır ve hayır kelimesine göre daha yumuşak bir ifadeyle ağzımızdan çıkar.
Ebeveynler çocuklarını etiketlerken çaresizliğinin adını koymuş olur aslında. Baş edemediği sorunu teşhis etmiştir ama çözüm üretmede sorun yaşamaktadır ve barkod sistemine geçerek kendisini rahatlatmaya çalışır.
Bir de aşağılama şeklinde kullanılan etiketlemeler var ki; bunlar kullanıldığı dönemde de ileriki yaş dönemlerinde de çok ciddi sorunların başlangıcı olabilir. Bunları sıralamaya bile gerek olmadığını düşünüyorum.
İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur diye düşünürüz ama unutmayın bir adama kırk gün deli derseniz sonuç kaçınılmaz olur, akıllı adamı bile dedirtebilirsiniz.
Etiketlemeler daha çok olumsuz özellikler için kullanılır dedim ama bazen de görünüşte olumlu olsa da beklentisi yüksek etiketlerimiz vardır. ‘’Senin annen o okulu gözü kapalı bitirdi. Baban desen ailenin en zeki çocuğuydu artık sen de ona göre çalış.’’ Diyerek çocukta bulunan özelliği bir kenara bırakıp ortaya karışık ve mükemmel bir kişilik çıkmasını isteriz.
Etiketlemek çocuğun değişimini engellemeye çalışmaktır. Çocuğum ‘’sen şöylesin ya da böylesin’’ deriz etiketleyerek. O da ‘’evet ben böyleyim demek ki’’ diye kabul ederse, artık inleyen anneler anlatsın siz dinleye durun.
Peki ne yapalım?
Bana göre anne babalar çocuklarına ve kendilerine güvenmeyi öğrenmelidir. Çocuklar bize davranışları ile neye ihtiyaçlarının olduğunu gösterir.
Huysuzluk yapıyorsa uykusu gelmiş olabilir.
Aksilik yapıyorsa ilgi istiyor olabilir.
Yaramazlık yapıyorsa yeni etrafı keşfetmek istiyor olabilir.
Hiperaktiflik yapıyorsa yaparak yaşayarak öğrenmek istiyor olabilir.
Her çocuğun özel olduğundan yola çıkarak, çocuğun verdiği özel mesajı da onu en iyi tanıyan ailesi çözebilir.
Olumlu etiketlemeler de ise; çok yüksek beklentiler yerine, onu olduğu gibi kabul etmek, değişimin başlangıcı olacaktır.
Yeni bir başlangıç için hazırsanız kolay gelsin derim.