Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Konya Şube Başkanı Atilla Sinacı, İsrail saldırıları ve boykot zaafiyetine karşı sert açıklama yaptı. Başkan Sinacı, Türk Devletinin İsrail'e karşı 7 Ekim'den buyana onlarca kalemde aşama aşama ihracat-ithalat yasağı getirdiğini, kısa süre önce de tüm ticari bağı kestiğini fakat millet olarak aynı hassasiyetinin gösterilmediğine dikkat çekti.
Başkan Sinacı, açıklamasında şu ifadeleri kullandı,
“Eğer 30 bin şehit, 70 bin yaralı ve 2 milyon evsiz Filistinli, ümmeti uyandıramıyorsa benim sözlerimin ne anlamı var?' böyle söylemişti Mahmud Hasenat Cuma hutbesinde. Sosyal medya hesabında 'Hayatımda verdiğim en kısa Cuma hutbesi' diyordu. Hutbe gerçekten benim de duyduğum en kısa Cuma hutbesi ama bu yaşıma kadar dinlediğim en anlamlı, en sitemkar, en dolu, en içten Cuma hutbesiydi. Ümmet bu serzenişi çoktan hak etmişti. Uyanamadık ümmet olarak, insanlık olarak. Sosyetenin arabalarını, paralarını sohbetimize meze ettiğimiz kadar bir Gazzeli babayı, çocuğunu konuşamadık. Telefonda karşımıza gelen mesajlara görüntülere moralimiz bozulmasın diye hızlı kaydırma refkleksleri geliştirdik. Açlığı, ölümü, çaresizliği yaşayan Filistinlilerdi ama biz onların halini görmeye bile dayanamadık.
İyi de dayanamadık ne yaptık? Kaydırdığımız video görüntüsü gönlümüzün hüznünü aynı hızla silebildi mi?
Oturduğunuz koca, çok katlı bir bina olduğunu düşünün. Siz en üst katta yaşıyorsunuz. Densizin biri gelmiş zemin kattaki komşunuzun duvarına her gün bir balyoz vuruyor. Komşunuz gariban, güçsüz; densiz ise zalim, imansız, çirkefin teki. Komşu ağladıkça adam bir balyoz daha vuruyor binaya, duvarlar göçüyor, feryat figan. Siz evinizde otururken seslerden rahatsız olup pencereyi kapıyorsunuz. İnsanlık işte, komşunun ağlamasına üzülüyorsunuz, televizyonu rahat duyamıyorsunuz hatta rahat uyuyamıyorsunuz. Bir de alışkanlıklarımız var ki evlere şenlik, gelip geçerken de balyozcuya selam verip tebessüm ediyor ama içimizden küfrediyoruz. Başkasının problemleri yüzünden elin adamıyla kötü olmaya ne gerek var değil mi ama.”
İsrail aldı eline balyozu komşunun evini başına yıkıyor. Görmüyor musunuz o kolonlarla birlikte bizim evimizin de hiç ummadığımız bir zamanda tepemize yıkılacağını. Toz, duman, ağıtlar, kan, gözyaşı, açlık… Gün be gün bize doğru yaklaşıyor aklınca HADSİZ, hem de kinini biriktire biriktire.
Amaç Filistin mi sizce sadece? Sessiz bir Ümmet kimlerin iştahını kabartıyor, kimlerin ağzının salyalarını akıtıyor? Tüm dünya mırıldanıyor ama biz Ümmetin, Ehl-i Sünnetin en büyük sancağı biz, ecdadı dünyayı titretmiş biz, Müslüman Türk milleti; bizden beklenen mırıldanmak değil haykırmak. Boykotla haykırmak, ticaretle haykırmak, İsrail'in tekelindeki sektörlerde başarıdan başarıya atlayarak haykırmak, yetiştirdiğimiz çocukla, geliştirdiğimiz teknoloji ile haykırmak… Boş avaz avaz bağırmak değil, her ilde her ilçede bir Bayraktar çıkararak haykırmak, artık İsrail'in malına ihtiyacınız yok daha iyisini biz yaptık diye dünyaya haykırmak..
Sessiz sedasız bilmeden ya da bilmezmiş gibi yaparak hayatına devam etmek yakışmıyor bize. Kahve bardağına yazılan isminiz gün gelecek bir taşa yazılacak. Başkasını içemeyen ağızlar!, herkesle aynı toprağı yutacak Bu halimizde hangi sorulara ne cevap vereceğiz, “ben sadece parasını verdim, başkası atmış mermiyi, bombaya gittiğini bilmiyordum” mu diyeceğiz.
Tüm dostlardan istirhamımdır. Vakit susma vakti değil, her platforma gözümüzün içine baka baka bir parçamızı yok etmeye çalışan, azmış, sapık ideolojinin karşısında haykırma vaktidir.
Komşunun evini koruma, balyozlu sapkına göz dağı verme vaktidir. Bizim göz dağımız, bizim savaşımız fikirle, zikirle ve malla yapılan savaştır. Filistinli kardeşlerimiz kendi cephelerinin mücahitliğini şerefle yapıyor, bizim mücahitliğimiz onlarınkinden çok daha kolay. Düşmanlarını beslemeyelim yeter.
Bir mıh bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir eri, bir er bir orduyu kurtarır. Bunca satır bir mıh bari olabilmek için döküldü gönlümüzden. Orduyu kurtarmak, seferin sonunda zaferi görmek hepimize nasip olur inşallah.”