İnsan vücudu elektrik üreten bir organizmadır. Biofotonik alanında öncü bir biyofizikçi olan Alman doktor Fritz Albert Popp, bütün canlı hücrelerin ışık saçtığı ve ışığın kaynağının DNA olduğuna dair araştırmasını yayınladı.
Araştırma sonuçlarına göre DNA sadece tek frekans değil, birden çok frekans yayınlayabilir, hem organizmanın içinde hem de organizmalar arasında foton alışverişi oluyor. Yani kelimenin tam anlamıyla her birimiz birer ışık parçasıyız. Daha önce de bütün canlıların yaydığı enerjiyi ortaya koyan ve bu enerjiyi kullanmanın yollarını arayan birçok araştırma yapılmıştı.
- Nikolas Tesla insan vücudunun yaydığı frekanslarla karışan dış frekansları yalıtabildiğimiz vakit hastalıklara karşı büyük bir direnç geliştireceğimizi savundu.
- İsveçli radyolog Bjorn Nordenstrom 1980’li yıllarda bir tümörün içine bir elektrot yerleştirilip doğru akım verilirse tümörün eridiğini bulguladı.
Dr. Robert O. Becker “The Body Electric” adlı kitabında insan vücudunun elektriksel frekanslarını belgeledi.
Araştırmalar her canlının bir frekansa sahip olduğunu (megahertz olarak ölçülüyor) ve dahası hepimizin çevremizdeki frekanslardan etkilendiğini gösteriyor. Geçen yüzyılın başında Amerikalı doktor Bruce Tainio insanların ve gıdaların biyofrekanslarını ölçen bir alet geliştirdi. Esans yağlar uzmanı D. Gary Young’un da yardımıyla araştırma frekanslar ve hastalıklar arasındaki ilişkiyi incelemeye yöneldi. Bu ekip aynı zamanda esans yağların insan vücudunun frekansları üzerine etkisini de inceledi. Keşifleri çok ilginçtir.
Ben de araştırmalarımda insanların tüm organlarının frekanslarını çıkardım ve 570 bin analizden sonra hücrelerin fonksiyonlarının değişken olduğunu gördüm. Sağlıklı bir insan vücudunun 62 - 68 Mhz'lik bir frekans aralığı vardır. Esans yağlar insan tarafından kullanılan doğal maddeler arasında en yüksek frekansa sahip olan şeylerdir. Hastalık ve rahatsızlıklar 58 MHz’de baş göstermeye başlıyor. Misal Tainio ile Young’ın yaptığı testlerden biri de her ikisi de 66 MHz vücut frekansına sahip olan iki erkek üzerine yapılmıştır. İlk erkek eline bir bardak kahve almış ve o daha kahveyi içmeden 3 saniye içinde frekansı 58 MHz’e düşmüştür. Daha sonra bir esans yağını koklamış ve frekansı tekrar 66 MHz’e çıkmıştır. Araştırmada ayrıca olumsuz ve olumlu düşüncelerin frekanslarımız üzerindeki etkisi de incelenmiştir. İkinci kişi kahveden bir yudum almış ve frekansı 3 saniye içinde 52 MHz’e düşmüştür.Meditasyon ve dua gibi çalışmalar frekansı 15 MHz kadar yükseltmektedir. Bu durumda klinik çalışmalar göstermektedir ki ciddi bir hastalık engeli olmayan kişiler sağlıklı kalmak için şu ya da bu şekilde bir ruhani uygulamaya ihtiyaç duymaktadır.
Tabi benim araştırmalarımda şunu da gördüm, frekanslar teknolojiyle birlikte tedavi şeklini daha farklı boyuta getirecek.
Kalın sağlıcakla.