Merhaba değerli okuyucular. Bu ay ki yazım babalarla ilgili. Bu konu bana göre çok çok önemli bir konu. Umuyorum ki bu yazımı babalar da okuyordur. 13 yıldır meslek hayatımda gördüğüm onca danışandan sonra şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki, psikolojik sorunların nedeni kişinin çocukluğunda anne ve babasıyla olan ilişkisinin yeterince sevgi ve ilgili dolu olmamasıdır.
Bizim toplumumuzda “çocuğun terbiyesinden ve bakımından anne sorumludur” anlayışı oldukça yaygındır. Babalar ise evin geçimini sağlar; ama çocuklarıyla onları korkutarak disiplin etmeye çalışmak dışında pek ilgilenmezler. Geçmişten günümüze bize bu şekilde aktarılmıştır. Kültürümüzde babalar çocuklarını kendi babalarının yanında sevemez, öpemez ilgilenemezler. Çünkü buna izin verilmez, ayıptır! Günümüzde de bu kültürü devam ettiren pek çok aile ve baba görüyoruz.
Korku kültürüyle sağlıklı bir nesil yetişemez! Psikolojik sorunları olan bireyler oluşur sadece. Oysa bir çocuk için ekmek, su ne kadar ihtiyaçsa babasıyla sağlıklı bir ilişkisi olması da en önemli ihtiyacıdır. Yapacağınız şey çok basit sevgili babalar. 7 yaşına kadar günde yarım saat çocuğunuzla ilgilenin, onunla oyun oynayın. Çocuğunuza göstereceğiniz günlük bu yarım saatlik ilgi inanın onun ruhunun en derinlerine işleyecek. 35 – 40 yaşlarına geldiğinde çocukluğu aklına geldiğinde sizden sevgiyle bahsedecek.
Çocuğunuz 7 yaşından büyükse akşam eve geldiğinizde onu karşınıza alın, gözlerine bakın ve gününün nasıl geçtiğini, neler yaptığını sorun. Sonra onu dinleyin ama mutlaka gözlerinin içine bakarak, hiç gözünüzü ayırmadan dinleyin onu. Bunu yaparsanız eğer çocuğunuzun ruhunu beslemiş olursunuz. Çocuğunuz sizin bu ilginizle, babasından kendisiyle ilgili çok çok önemli mesajlar edinir:
“Benim için önemlisin.”
“Sende bir bozukluk, eksiklik yok.”
“Sana güveniyorum.”
“Sen değerlisin. Sen olmazsan bir eksiklik olur. İyi ki varsın. Senin yerin doldurulamaz.
“Seni seviyorum. Ben senin babanım sen de benim evladımsın. Biz birbirimize aitiz, aynı zamanda da farklı bireyleriz.”Çocukken babayla oluşan bu olumlu etkileşim sayesinde kişinin kendisiyle ilgili olumlu inançları gelişir. Sonrasında üzerine düşen görevleri rahatlıkla yapabilen güçlü bir birey olurlar.
Bazen danışanlarım bana çocuklarıyla gelirler ve çocuklarının hırçın, asi, kaygılı, şevksiz olduğundan ya da ders çalışmadıklarından yakınırlar. Size açık bir şekilde söyleyebilirim ki böyle davranan çocuklar anavatanlarından mahrum edilmişlerdir. İnsanın ana vatanı da çocukluğudur. Bu çocukların gözlerinin içine bakılmamış, anne ve babalarından ruhlarını besleyecek olan mesajları alamamışlardır. Ana vatanından mahrum bırakılan bir çocuk hırçın olur kaygılı olur. Değerli anne ve babalar; Çocukluğunda ihmal edilip anavatanından mahrum bırakılan bir insanı ne meslek başarısı, ne para, ne makam ne de başka bir şey gerçek anlamda mutlu edemez. Yapmanız gereken günde yarım saat onlara ilgi gösterip, çocuklarınızın ana vatanında sohbet içerisinde yer alıp onlarla beraber bir yolculuğa çıkmak.
Sevgiyle ve mutlulukla kalın…