Merhaba Sevgili okurlarım,
Bu yazımda hoşgörülü olmanın ne denli önemli olduğunu ben de kendi üslubumla sizlere anlatmak istiyorum çünkü son dönemde birbirimize karşı saygı, hürmet ve hoşgörümüzü yitirdik maalesef.
Hoşgörünün boyun eğmek demek olmadığının yanında, büyüklük taslamak olmadığını da belirtmek isterim. Hoşgörülü olmanın ilk ve en büyük adımı empati kurma yeteneğine sahip olmak aslında.
Bana göre bu kazanılabilen bir yetenek ve özetle kendini bir başkasının yerine koyup onu anlayabilmek anlamı taşır. Hoşgörü ayrıca başka inanç ve kanaatlere saygılı olmaktır. Esasen başka inanç ve kanaatlere saygılı olmak, kendi inanç ve kanaatine bağlı olmamak değildir. Ayrıca bütün inanç ve kanaatler karşısında kayıtsız kalmak da değildir. Hoşgörü, ne fikrî mânâda başıboşluk, ne de şahsiyetten fedakârlıktır. Sözün özü hoşgörü, insanları kendi konumunda kabul etmektir.
Hoşgörüyü en iyi tanımlayanlardan biri de Ünlü Düşünür Hz. Mevlana. Her yıl Aralık ayının başında Mevlana’yı, Mevlana Haftası vesilesiyle ve hakka kavuştuğu Şeb-i Arus etkinlikleriyle anıyoruz. Ünlü Düşünürün de hoşgörüyle ilgili çok önemli mesajları var.
Mevlana’nın hoşgörüsü aslında insana verdiği değerden kaynaklanmaktadır. Mevlana’ya göre insan, Allah’ın en mükemmel yarattığı varlıktır. Bu anlayıştan hareketle insanlar arasında daima birleştirici ve bütünleştirici bir rol oynamış, bir ötekiler grubu oluşturmadan insanları din, dil, ırk, mezhep farkı gözetmeksizin bir bütün olarak görmüştür. Bu çerçevede farklı kültürden grupların bir arada hoşgörü ortamında yaşamalarına ortam hazırlama anlayışı içerisinde olmuştur.
Mesnevisi ve anlamlı sözleriyle tüm dünyaya mal olmuş nadir şahsiyetlerden olan Ünlü Düşünürümüz Hz. Mevlana'yı ölümünün 749. yılında rahmetle anıyor, hoşgörüye daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde Konya halkını, hemşerilerimi Pir'e ve Şeb-i Arus'a sahip çıkmaya çağırıyorum.
Saygılarımla.